Ankara’nın Altındağ ilçesinde yer alan Altınköy Açıkhava Müzesi, köy mimarisi ve kültürünün yaşatıldığı önemli bir mekan olmasının yanı sıra, suyla çalışan 100 yıllık değirmeniyle de dikkat çekiyor. Bu tarihi değirmen, Karabük’ün Safranbolu ilçesinden 12 yıl önce taşınarak müzeye kazandırıldı ve onarım çalışmalarının ardından yeniden faaliyete geçti.
Su Değirmeniyle Geleneksel Un Üretimi
Altınköy Açıkhava Müzesi’ndeki su değirmeni, elektrik enerjisi kullanılmadan çalışıyor. Müzenin tarlalarında yetiştirilen buğdaylar ve şehrin kırsal bölgelerinden getirilen tahıllar, burada öğütülerek köy ekmeği ve pide gibi geleneksel ürünlere dönüştürülüyor. Ziyaretçiler, bu tarihi değirmenin nasıl çalıştığını görmekle kalmayıp, elde edilen unları alarak nostaljik bir deneyim yaşıyorlar.
Değirmeni işleten Sefer Ezgin, 6 yıldır burada çalıştığını ve yıllık 1 ton buğday öğüttüklerini belirtiyor. Ezgin, “Geçmişten günümüze su değirmenciliğini aktif bir şekilde yaşatmaya çalışıyoruz. Hem ziyaretçilerimize tanıtıyoruz, hem de burada ürettiğimiz unları satışa sunuyoruz” diye konuştu. Ayrıca su tasarrufuna büyük önem verdiklerini vurgulayarak, kuyu suyunun devridaim sistemiyle değirmeni çalıştırdıklarını ekledi.
Ankara’da Tek, Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde Nadir
Su değirmenlerinin tarihçesi, M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzandığı kabul edilse de, Türkiye’de sayıları giderek azalmıştır. Ezgin, “Elektriğin yaygınlaşmasıyla birlikte 1970’lerden sonra su değirmenlerinin kullanımı çok azaldı. Ankara’da sadece burada var. Karadeniz bölgesinde de nadiren rastlanan bir yapı” dedi. Değirmenin taş, çark ve gövdesinin tarihi 100 yılın üzerinde ve taşınma sistemiyle Safranbolu’dan getirilmiş. Ezgin, “Burası, geçmişin izlerini yaşatan nostaljik bir alan. Aynı mimariyle kurulmuş ve günümüzde çalışmaya devam ediyor” şeklinde sözlerine devam etti.
Geleneksel Üretim, Ziyaretçileri Geçmişe Götürüyor
Ezgin, özellikle yaşlı ziyaretçilerin bu nostaljik atmosferde geçmişi hatırladıklarını ve buradan un alarak, geleneksel ekmeklerini yapmaya karar verdiklerini belirtiyor. Ziyaretçilerinin çoğunun memnun kaldığını ve tekrar geldiklerini vurgulayan Ezgin, “Fabrika unuyla değirmen ununun tadı birbirinden çok farklı. Burada, geleneksel üretimle elde ettiğimiz unların kokusu ve lezzeti, geçmişe yolculuk yapmış gibi hissettiriyor” diye ifade etti.
Mesleğe Olan Tutkusu ve Huzur
Ezgin, aynı zamanda bu mesleği genç yaşta öğrenmeye başladığını ve geleneksel değirmenciliği yaşatmanın kendisine büyük bir gurur verdiğini belirtiyor. “O taşın tıkır tıkır dönmesi, çıkardığı ses bana huzur veriyor. Bu meslek benim için bulunmaz bir nimet” dedi. Ziyaretçilerinin ilgisiyle her geçen gün daha çok heveslendiğini ifade eden Ezgin, “Öğrenmek isteyen herkese bu geleneği öğretmeye hazırım” diyerek sözlerini sonlandırdı.