Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dr. Uğur Arslan’dan Sosyal Medya Üzerine Çarpıcı Kitap: “YouTube ve Mahremiyet”

Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Arslan, sosyal medya platformlarının

Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Arslan, sosyal medya platformlarının mahremiyet algısı üzerindeki etkilerini analiz ettiği yeni kitabı “YouTube ve Mahremiyet”i yayımladı. Arslan, çalışmasında hem içerik üreticilerinin hem de izleyicilerin mahremiyet algılarına dair dikkat çeken sonuçlara ulaştı.

Günde 7 Saatten Fazla İnternetteyiz

Dr. Arslan, Türk toplumunun dijitalleşmeyle birlikte internette geçirdiği sürenin ciddi boyutlara ulaştığını vurguladı. Yapılan araştırmalara göre, bireyler günde ortalama 7 saat 13 dakikasını internette, 3,5 ila 4 saatini ise sosyal medya platformlarında geçiriyor. Sosyal medyanın, sadece eğlence değil haber tüketimi ve gündelik yaşamın bir parçası haline geldiğine dikkat çeken Arslan, özellikle YouTube’un bu dönüşümde önemli bir rol oynadığını belirtti.

YouTube İçeriklerinde Mahremiyet Tüketiliyor

Arslan’ın kitabında yer alan araştırmaya göre, YouTube kullanıcılarının en fazla ilgi gösterdiği videolar, mahrem içerikler oluyor. Arslan, “İzleyiciler, mahremiyet içerikli videolardan son derece memnun. Hatta daha fazlasını talep ediyorlar. İçerik üreticileri de takip ve beğeni uğruna kendi mahremiyet sınırlarını gönüllü olarak belirsizleştiriyor” dedi.

Mahremiyetin yalnızca kadın bedeniyle sınırlı olmadığını ifade eden Arslan, bunu bilgi, kişi, beden ve mekan mahremiyeti olarak dört başlık altında incelediklerini aktardı. Örnekler arasında, çocukluk travmalarından bebek bezi değiştirme görüntülerine kadar pek çok özel hayat detayının yoğun ilgi gördüğü belirtildi.

Yapay Zeka ve Dezenformasyon Tehlikesi

Sosyal medyada artan dezenformasyon tehdidine karşı uyarılarda bulunan Arslan, özellikle yapay zekâ ile oluşturulan sahte içeriklerin yayılma hızının toplumda büyük riskler oluşturduğunu söyledi.

“Artık haber başlıkları içerikle bile uyuşmuyor. İnsanlar yalan olduğunu bilse de sansasyon uğruna bu içerikleri paylaşıyor. Bu durum, dezenformasyon üzerinden ekonomik rant sağlamaya çalışan kişilerce kullanılıyor” diyen Arslan, medya okuryazarlığının hayati bir ihtiyaç haline geldiğini belirtti.

“Hakikati Kaybedebiliriz”

Arslan, medya okuryazarlığı ile bireylerin hem dezenformasyonu tanıma hem de kaynak doğrulama konusunda yetkin hale gelmesi gerektiğini vurguladı. Aksi halde, toplumun bilgi kirliliği karşısında hakikati yitirebileceğini belirterek, şu örneği verdi:

“Deprem gibi olağanüstü dönemlerde sahte videolar, yalan bilgiler toplumda panik ve kutuplaşmaya neden oluyor. Bu da ciddi sosyal sorunlar doğurabilir.